
Shiri Eisner
Bu yazı Cissexism and transphobia in bisexual communities başlıklı metnin Türkçe çevirisidir.
Bu metnin bir versiyonu, kitabım Bi: Notes for a Bisexual Revolution’da da yer almaktadır. Hoşunuza giderse lütfen bir kopyasını edinin.
Not:
Buraya biseksüelliğin ikicil, tüm biseksüellerin de transfobik olduğuna dair bir iç rahatlatma arayışında geldiyseniz, aradığınızı burada bulamayacaksınız. İlk önce burayı ziyaret edin.
Yorum yazarları için not:
- Aynı zamanda lütfen Words, binary and biphobia, or: why “bi” is binary but “FTM” is not yazısını kaleme alanla aynı kişi olduğumu ve her iki yazının birbirini tamamlayıcı nitelikte olduğunu düşündüğümü göz önünde bulundurun. Kendi argümanlarımı, beni çürütmek için kullanmaktan kaçınmanız verimli bir tartışma ortamı yaratmak adına yararlı olacaktır. Teşekkürler.
- İkili cinsiyet sistemini kullanmanın doğurduğu sorunların farkında değilseniz lütfen Not Your Mom’s Trans 101 yazısını okuyun.
- Bu şeylerin çoğunu düşünmemde bana yardımı dokunan Robyn Ochs’e teşekkür ederim.
Neden bu yazı?
“Umarım yöntemlerimize karşı isyan ediyorlardır. Bir önceki nesle başkaldırmanın ve daha ileri gitmenin her neslin görevi olduğunu düşünüyorum. Benim beklentim, onların benden daha yüksek bir bilinç seviyesine erişmeleri çünkü onlar, omuzlarımızda duruyorlar.” (Neden eleştirmeli?)
David Lourea, Biseksüel Aktivist (1945-1992)
Ana akım biseksüel hareketin içinde, biseksüel ve trans varoluşlar arasındaki bağlantıların hep birbirine yakın olduğu düşünülmüştür. İkilikle mücadelede ve biseksüel ile trans komüniteler ve politika arasında sıklıkla var olan yakın ilişki, başlangıcından bu yana ana akım biseksüel hareket (özellikle ABD’de) tarafından konuşulmakta ve alkışlanmaktadır. Bununla birlikte ve buna rağmen, bu yazıda ana akım biseksüel hareketin trans kapsayıcı olma çabalarının neden eksik kaldığı üzerine birkaç düşünceyi gündeme getirmek istiyorum. Bir komünite olarak, bizlerin bu problemlerin üzerinde durarak iş ve enerji ortaya koyabilmemiz ve topluluklarımızdaki cisseksizm* ve transfobinin sorumluluğunu alabilmemiz için ana akım biseksüel hareketteki belli başlı sorunları tartışmak istiyorum.
“Biseksüellikle ilgili metinlerde trans bir birey olarak siliniyorum ve translığa dair metinlerde ise biseksüel bir birey olarak siliniyorum. İkisini başarılı bir şekilde birleştirebilen çok az metne rastladım -çünkü genellikle ikisinden birini ele alıyorlar.”
Bu yazı, ana akım biseksüel söylemlerinde sanki biseksüel komünitesinin biseksüelliği “her zaman” ve yalnızca “hem erkeklere hem de kadınlara” karşı duyulan (ikili) bir çekimden ziyade, (ikili olmayan) “aynı ve diğer” cinsiyetlere karşı duyulan çekim olarak tanımlamış gibi epey rahatsız edici bir rol yapma eğilimini fark ettiğimde ortaya çıktı. Bu eğilim, ana akım biseksüel hareketin ikili tanımları ve dili yaygın bir şekilde (ve rutin halinde) kullanmakta olduğu biseksüel gerçekliklerin ve tarihlerin yanlış bir imajını oluşturmaktadır, dolayısıyla hem yanlış hem de tehlikelidir.
Aslında, biseksüelliğin “her iki cinsiyete” veya “erkek ve kadınlara” duyulan çekim olarak tanımları, hem geçmiş hem de şimdiki aktivist ve akademik biseksüel yazılarda bol miktarda bulunur. Bi+ hareketlerinde biseksüelliği hep “aynı + farklı” cinsiyetlere karşı duyulan çekim ya da “birden fazla” cinsiyete karşı duyulan çekim olarak tanımlayan insanlar bulunsa da “hareket” tarafından biseksüelliğin yalnızca tek bir şekilde tanımlandığını iddia etmek yanıltıcıdır ve biseksüel hareketlerin kendisinde barındırdığı gerçeklikleri ve tarihleriyle yakından uzaktan alakası yoktur.
Bu argüman, sadece biseksüel aktivistleri hayal dünyasında yaşayan insanlar veya sahtekarlar olarak gösterdiği için değil, aynı zamanda ana akım biseksüel hareketi, kendi topluluklarındaki cisseksizm ve transfobiye dair hesap verebilirlikten ve bunun mesuliyetinden “kurtardığı” için de tehlikelidir. Bununla birlikte, oldukça hararetli inkarlara rağmen birçok biseksüel topluluğunda cisseksizm ve transfobi önemli sorunlar olarak varlığını sürdürmektedir. Biseksüel bireyler ve aktivistler olarak, bifobik suçlamaları bertaraf etme girişimlerimizde bu sorunları örtbas etmeden, topluluklarımızdaki bu baskı biçimlerini ortadan kaldırmak için nasıl sorumluluk alabileceğimizi ve çalışabileceğimizi öğrenmeliyiz.
Biseksüel Topluluklarda Cisseksizm ve Transfobi
Başlamadan önce, herhangi bir vesileyle sorulursa, biseksüel hareketin bütünüyle trans ve genderqueer** kapsayıcılığı söz konusu olduğunda diğer aktivist toplulukların (sadece gey ve lezbiyen değil) ışık yılı ilerisinde olduğunu belirtmem gerekiyor. Ayrıca, bi+ ve trans varoluşlar arasındaki kesişimlere dair çok sayıda biseksüel yazının olduğunun da farkındayım. Biseksüel hareketin tüm bu şeyleri kabul etmek söz konusu olduğunda her türlü saygıyı hak ettiğini ve bunun da aşağıda belirttiğim eleştiri ışığında reddedilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Bununla birlikte, trans/genderqueer kapsayıcılığını teşvik eden farkındalığa ve beyanlara rağmen, ana akım bi+ hareketi uzun zamandır transfobi ve cisseksizm ekseninde büyük ölçüde değinilmemiş çeşitli sorunlardan muzdariptir.
“Ana akım bi+ hareketi” hakkında konuştuğumda çoğunlukla ABD, Birleşik Krallık veya Avrupa’daki ana akım hareketlere atıfta bulunduğumu ve bunların içinde de sadece hegemonik söylemlere*** atıfta bulunduğumu unutmayın. Dünya çapında farklı birçok bi+ topluluklarının var olduğu ve hepsinin benzer şekillerde davranmadığı hatırlanmaya değer olsa da yine de bu topluluklar için baskın bir söylem oluşturan kitaplar, dergiler, makaleler, denemeler, araştırma yazıları, bloglar, e-posta listeleri, Facebook grupları ve çok daha fazlası gibi devasa miktarda biseksüel çalışması olduğu da kabul edilmelidir. ABD’de (veya Birleşik Krallık’ta ve Avrupa’da) yaşamıyor oluşum hegemonik olduğu için hegemonik söylemlere maruz kalma olasılığımın daha yüksek olduğunu vurgulamaya olanak sağlamaktadır.
“Bizler trans bir topluluk içinde büyüdük ve bizim politikalarımız trans politikayla yakından ilişkilidir. Buradaki topluluk, trans ve genderqueer’ler tarafından yürütülür ve geri kalanı da çoğunlukla destekçilerden oluşur. Transfobi hep ifşalanır ve tolere edilmez, dilimiz ve politikalarımız çoklu cinsiyet kimliklerini ve trans sorunlarını içerir. Topluluğa bu gibi şeyleri bilmeden katılanlar, daha sonra bu konular hakkında eğitilirler. Bu, bizim yerel “hegemonik söylemimiz”dir ve söylemimizde “her iki cinsiyet” diye bir şeyin yeri yoktur.”
Ve kendi bakış açımdan gördüğüm kadarıyla, biseksüel ve trans bireylere sanki onlar yani bizler göze çok da batmayan iki ayrı kitleymişiz gibi davranarak “her iki cinsiyet kimliği” veya “her iki cinsiyet” üzerine sözünü kuran hegemonik söylem içinde her ne kadar trans kapsayıcılıktan bahsedip kendi sırtlarını sıvazlasalar da yapmacıklığa ve diğer birçok şeye başvuran biseksüel hareketin başını genellikle natranslar çekiyor. (bu da hareketi fiilen bir cis* harekete dönüştürüyor.)
Clare Hemmings Bisexual Spaces adlı kitabında genellikle ABD’deki ve Birleşik Krallık’taki biseksüel toplulukların, ötekileştirilmiş grupları (sadece trans/genderqueer bireyleri değil aynı zamanda beyaz olmayan kişileri, işçi sınıfını, sakat insanları ve çok daha fazlasını) dahil etmenin kirli ayrıntıları için gerçekten kollarını sıvamamışken kendilerinden “halihazırda kapsayıcı”larmış gibi bahsetme eğiliminde olduklarından bahseder.
Kişisel bir bakış açısıyla, beni rahatsız eden ve rahatsız etmeye devam eden iki (tür) olaydan bahsedebilirim. İlki benim için oldukça tipik olan, biseksüelliğe dair herhangi bir kitap veya antolojiyi okurken -ve çok okudum- (Clare Hemmings’in kitabı haricinde) tek bir metnin üzerinden geçebilmek için okumam gereken “her iki cinsiyet” ifadesi miktarının sinirlerime dokunmasını ve yaşadığım hüsranı dizginleme ihtiyacı duymamdır. Bu durum, biseksüel antolojilerin tamamını tek bir oturuşta okumamı birkaç kez engelledi -aylara bölme gereği hissettim. Tek bir parçayı okurken bile sık sık durmak, derin bir nefes almak ve devamını getirmek için bilinçli bir çaba sarf etmek zorundayım. Çoğu zaman sorun yalnızca bununla da sınırlı kalmıyor fakat genelde, kesinlikle en rahatsız edici olanlardan biri. Bu beni daha çok sinirlendiriyor çünkü genderqueer bir biseksüel olarak, asla doğru anlamıyormuşum ya da daha doğrusu, asla anlaşılmıyorum gibi geliyor. Biseksüellikle ilgili metinlerde trans bir birey olarak siliniyorum ve translığa dair metinlerde ise biseksüel bir birey olarak siliniyorum. İkisini başarılı bir şekilde birleştirebilen çok az metne rastladım -çünkü genellikle ikisinden birini ele alıyorlar.
Kafamda güçlü bir şekilde dönen ikinci konu, BiCon 2010’daki deneyimlerim. ABD ve Birleşik Krallık’taki bi+ hareketlerinin “kapsayıcı” diye övündükleri metinlerinin tamamını yıllarca okuduktan sonra, bu metinlerde trans/genderqueer varoluşlarının gerçekte ne kadar az yer bulduğunu görünce şoke oldum. Dil gibi şeyleri, yani, insanların hem “LGBT” yerine “LGB” hem de “her iki cinsiyet” demelerini, trans bireylerle ilintili bakış açılarını veya sorunları bünyesinde asla barındırmayan tartışma konularını, trans/genderqueer bireyleri ve sorunlarını alenen hedef alan atölyelerin ve alanların minicik kalan miktarını (hatırladığım kadarıyla, bilhassa translara yönelik yalnızca bir ya da iki atölye vardı) kastediyorum. Yalnızca trans odaklı diğer iki alan ise kız arkadaşım tarafından yemek molaları esnasında organize edilen bir son dakika çabasıydı. Bir akşam, (çoğu bulunduğumuz bölgenin sakini olan) trans ve genderqueer birçok kişiyle birlikte oturdum ve kongrede ve bi+ komünitesinin genelinde transfobi olduğuna dair uzun uzadıya sohbet ettik. İnsanlar kesinlikle ötekileştirilmiş hissediyorlardı. Ve yine de kongre boyunca, natrans birçok insan hâlâ bi+ komünitesinin ne kadar trans kapsayıcı olduğuna dair övgüler yağdırıyordu.
Benim için bu, İsrailli bi+ komünitesine kıyasla çok daha rahatsız edici çünkü bizler trans bir topluluk içinde büyüdük ve bizim politikalarımız trans politikayla yakından ilişkilidir. Buradaki topluluk, trans ve genderqueer’ler tarafından yürütülür ve geri kalanı da çoğunlukla destekçilerden oluşur. Transfobi hep ifşalanır ve tolere edilmez, dilimiz ve politikalarımız çoklu cinsiyet kimliklerini ve trans sorunlarını içerir. Topluluğa bu gibi şeyleri bilmeden katılan kişiler daha sonra bu konular hakkında eğitilirler. Bu, bizim yerel “hegemonik söylemimiz”dir ve söylemimizde “her iki cinsiyet” diye bir şeyin yeri yoktur.
Bunlar, Amerikan ve batılı bi+ topluluklarında genellikle dile getirilmeyen sorunlardır. Dahası, sosyal medyada karşılaştığım deneyimlerime göre, bu sorunlara değinenler genellikle susturulur veya oldukça ağır bir eleştiri yağmuruna tutulurlar. Örneğin, bir Facebook grubunda yaşanan yakın zamanlı bir olayda, bazı kişiler, gerçekten bazı bi+’ların sadece iki cinsiyetten fazlasına çekim duymalarının kabulünün başkalarının “rahatsız hissetmesine” neden olabileceğini savundular.
Bu konu üzerine yazmaya (kitabımda yapmaya niyet ettiğim üzere) daha da devam edebilirim. Bununla birlikte, buna ilişkin birkaç örneğin bile ana akım biseksüel topluluklardaki önemli bir soruna işaret etmek için yeterli olduğunu düşünüyorum. Trans/genderqueer kapsayıcı gibi konuşulmasına rağmen, biseksüel hareket aslında ana akım toplumun ve lezbiyen/eşcinsel topluluklarda var olan cisseksizm ve transfobinin çoğuna ortak oluyor. Trans harekete ve trans/genderqueer insanlara büyük ölçüde bağlılık beyan eden bir hareket olarak, bu eleştiri noktalarını ele almak ve onları, topluluklarımızdaki transfobi ve cisseksizmi ortadan kaldırmak için verimli bir çalışmaya dönüştürmek bizim sorumluluğumuzdur.
Sonsöz: Çekime Dair
Gerçekten yalnızca natrans erkek ve kadınlara çekim duyanlar olduğu için bazı insanlar bana kişilerin biseksüelliğini “erkek ve kadınlara” çekim duymak olarak tanımlamada bir sorun olmadığını söylediler. Bu yüzden bu önermeye kısaca şöyle yanıt veriyorum:
Yalnızca natrans erkek ve kadınlara çekim duyuyor olmanın alenen/kasıtlı olarak transfobik ve kötülük olduğunu düşünmüyorum. Bu tür insanların kimseye zarar verme veya birine karşı natrans ayrıcalığını kullanma niyetinde olduğunu da sanmıyorum. Bununla birlikte ve buna rağmen, bu eğilimin cisseksist toplumsal normlarla yüklü olduğunu düşünüyorum.
İnsanlar genellikle çekimi bir şekilde verilen, politik olmayan, doğuştan gelen, saf, kontrol edilemeyen bir özellik olarak düşünmeyi severler ancak çoğu durumda bu böyle değildir. Çoğu zaman çekim merkezlerimiz, kimin/neyin çekici olmadığı ve kimin/neyin çekici olduğu kabulüne “izin veren” güzellik ve çekiciliğe dair toplumsal normlara göre şekillenir. Bu güzellik normları, baskın toplumsal inançlar ve yapılar tarafından şekillendirildikleri için elbette son derece politiktir: sadece birkaçını adlandırmak gerekirse, beyaz insanların beyaz olmayanlardan, zayıf insanların şişman insanlardan, sağlam insanların sakat insanlardan ve natrans insanların trans/genderqueer insanlardan daha çekici olduğu düşünülür.
Read My Lips’te Riki Wilchins, trans insanların çekici kabul edilmemesinin sebebinin cinselliği cisseksist/natrans bedenleri baz alarak inşa eden bir kültürde, onların/bizlerin bedenlerinin cinsel çekim açısından anlaşılamaz olduğunu savunuyor. Çekici olarak kabul edilmek için, kişinin cinsiyet kimliğine “uyan” bir vücuda sahip olması gerekir. Bu, natrans bedenlerin cinsellik ve cinsel çekim açısından yapısal olarak ayrıcalıklı olduğu anlamına gelir -ve natrans kimliğinin yapısal ayrıcalığının ne olduğunu biliyoruz (yani, haklar ve cisseksizm).
A Radical TransFeminist’ten Lisa Millbank, cinsel çekim söz konusu olduğunda toplumun cazip bulmamayı öğrettiği ötekileştirilmiş gruplardaki insanları kapsamak için insanların kendilerine nasıl meydan okuması gerektiğini oldukça etkili bir şekilde kaleme aldı: Significant Othering: Attraction Down The Privilege Gradient. Bu konuyla ilgilenen herkese bu yazıyı okumasını ve içeriği üzerine düşünmesini tavsiye ederim.
Dipnot: Önemli Yorumlar
emergentlifeform mahlaslı kullanıcı aşağıdaki yorumu ekledi:
“Buradaki tüm yorumları okumaya zamanım olmadı, bu yüzden belki birisi bunu çoktan gündeme getirmiş olabilir ama sadece burada ele almadığınızı fark ettiğim, bi+ komünitesindeki diğer transfobi şekillerine de değinmek istedim. Kendim bir bi+’yım ve bi+ komünitesine saldırmak gibi bir derdim yok ama bi+ komünitesindeki ikilik tartışmasının transları üçüncü cinsiyet olarak görme, cinsiyetsizleştirme ve fetişize etme gibi transfobinin büründüğü diğer şekilleri belirsizleştirmesi konusunda endişeliyim.
Öncelikle fetişizm meselesi var. Transların, Bi+ birinin fantezisi olarak, “her iki dünyanın en iyisi” ve benzeri şekillerde fetişize edildiğini birçok kez gördüm. Bunun transları üçüncü cinsiyet olarak görme ve nesneleştirme olduğu açık. Açıkçası, bunun ağırlığını özellikle trans kadınlar pornografide temsil/sömürü söz konusu olduğunda taşıyorlar ancak trans erkekler hakkında da benzer ifadeler gördüm. Bunun, son zamanlarda duyduğum bir şeyle, bir bi+ aktivistin arkadaşına, trans erkeklerle birlikte olan natrans eşcinsel erkeklerin “birazcık da olsa biseksüel” olduğunu veya en azından öyle ya da böyle biseksüel şemsiyesine dahil edilmesi gerektiğini söylemesiyle de bağlantısı var. Açıkçası, bu aynı zamanda transfobik/cinsiyetsizleştirici (ve de gerçekten doğru değil; önceki partnerlerim de dahil olmak üzere trans erkeklerle birlikte olmuş çok sayıda natrans eşcinsel erkek tanıyorum) bir söylem. Bu düşünce tipinin başka yerlerde de yansıtıldığını gördüm, ancak bu düşüncenin trans destekçisi olduğunu iddia eden bir bi+ aktivistinden gelmesinin dikkate değer olduğunu düşündüm.
Sanki translar da kadın ve erkek değillermiş gibi sadece genderqueer ve na-ikiliği (non-binary) kapsamak anlamına gelen ‘trans kapsayıcılık’ yönünde giderek daha fazla bir eğilim, “erkekler, kadınlar ve translar” hitabında da bir artış olduğunu görmek sinir bozucu. Tabii ki na-ikiliğin kapsanması ve ikiliğin ortadan kaldırılması önemli ancak bazen tüm bunların transları üçüncü cinsiyet olarak görme pahasına yapıldığını düşünmeden edemiyorum. Genel olarak, binary transları işinize dahil etmede oldukça iyi görünüyorsunuz ancak bu eğilim beni genel olarak daha da endişelendiriyor.”
* Cisseksizm, cisgender olanlar için sosyal ayrıcalık sistemi ve olmayanlar için ceza da dahil olmak üzere, herkesin cisgender (yani trans olmayan; natrans) olduğu veya olması gerektiği sosyal sistemdir.
**Genderqueer, toplumun inşa ettiği normatif kalıplarla kendini tanımlamayan kişilerin kullandığı bir tanımdır.
*** Söylem, belirli bir konu hakkında konuşulan, yazılan veya başka bir şekilde iletilen her şey anlamına gelir. Hegemonik (baskın) söylem, iktidarda olanların yarattığı ve belirli bir konuyla ilgili sosyal anlayışlara hâkim olan bir söylem anlamına gelir.
Çeviri: Zeynep Sude Güvenç
(ZSG/UE)
“Community” kelimesini, biseksüel hareketin kendisinden soyut olarak bahsettiğimde “komüniteleri”, ancak var olan biseksüellik üzerine yoğunlaşmış, somut/fiziksel topluluklardan bahsederken “topluluk” olarak çevirdim. (ç.n)
Bu yazı da ilginizi çekebilir: Biseksüel ve Trans: Biseksüel Yolculuğunu Doğrusal Olmayan Şekilde ve Kapsayıcı Olarak Düşünmek