Jacob Engelberg*
Bu yazı Bisexual Research’te yayınlamış olan Stop Medicalising Bisexual Men isimli metnin Türkçe çevirisidir.
Penisteki kan akışı ölçümü, bifobi ve toplumsal önyargının “bilim” adı altında üretilmesine ilişkin bir vaka. Yazı, PNAS’de (Proceedings of the National Academy of Sciences of the United States of America) yayımlanmış “Erkeklerdeki biseksüel yönelimin varlığına dair güçlü bir kanıt” isimli makaleye yönelik bir eleştiri.
Biseksüel erkeklerin var olduğu resmiyet kazandı. Yeni bir araştırma makalesinin bulguları bu yönde. “Erkeklerdeki biseksüel yönelimin varlığına dair güçlü bir kanıt” başlıklı makale, bu hafta bilim dergisi PNAS’de yayımlandı. Makale, kendisini biseksüel olarak tanımlayan cis erkeklerin cinsel/üreme organlarının erotik uyarıcılara verdiği tepkileri ölçen sekiz çalışmadan veriler toplamış. Makaleyi kaleme alan yazarların belirttiğine göre araştırmanın amacı, “beyan yerine fizyolojik süreçler” yoluyla erkek biseksüelliğinin deneysel olarak onaylanmasını sağlamak.
Affedersiniz ama kimin böyle bir kanıta ihtiyacı var? Görünen o ki, bizzat yazarların. İnsan cinselliği üzerine ders veren ve Essex Üniversitesi’nde Psikoloji alanında okutmanlık yapan Gerulf Rieger, biseksüel erkeklerin, hem erkek hem kadınlardan cinsel olarak uyarılabileceği konusunda şüpheliymiş. Makalede, “Erkeklerde biseksüel yöneliminin var olduğuna, hem bilim insanları hem de bu alana vakıf olmayan insanlar uzun süredir şüpheyle yaklaşıyor” diye yazılmış. Fakat şimdi bilim var olduğunu kanıtlamış gibi görünüyor. Ellerinde artık somut bir kanıt var.
Bu noktada acil cevap bulması gereken iki soru ortaya çıkıyor. Birincisi, böyle bir çalışma neden gerekli görüldü? İkincisi, bir cinselliğin varlığını “kanıtlamak” için böyle yöntemlerin uygulanması ne anlama geliyor?
Tıbbi Bifobi
Makale yazarlarından J. Michael Bailey, 2005 yılında “cinsel uyarılma ve çekim bağlamında biseksüel erkeklerin var olduğunu” keşfettiği bir çalışma yürüttü. Bunun ardından, 2012’de yapılan çalışma çerçevesinde Bailey, “bazı erkeklerin biseksüel uyarılma örüntülerine sahip olduğu” sonucunu çıkarmak için Amerikan Biseksüel Enstitüsü (American Institute of Bisexuality – AIB) ile çalıştı.
Biseksüel aktivist ve araştırmacı Shiri Eisner, Bi: Notes for a Bisexual Revolution isimli kitabında Bailey’nin ilk çalışmasındaki sorunları saptıyordu. Erkek biseksüelliğinin tıbbi araç haline getirilip cinselleştirilerek yok sayıldığını öne sürüyordu. (Bu çalışma kötü şöhretli bir New York Times makalesi olan “Eşcinsel mi Hetero mu Yoksa Yalancı mı?” [“Gay, Straight or Lying”] hakkında bilgi veriyor).
Shiri Eisner ikinci çalışma hakkında “olumlu sonuçlarına rağmen… sorunu sadece daha da derinleştiriyor” şeklinde konuşuyor. AIB’nin parasal destek sağlaması sebebiyle çalışma, erkek biseksüelliğinin varlığını “kanıtlama” yaklaşımıyla tezgâhlandı. Eisner kitabında konuya şöyle bir katkı sunuyor: “Biseksüel erkeklerin kimlik ve hayatlarının tıbbi olarak kontrol altına alınması, ‘uzmanların’ biseksüelliği tanımlayan otoriteler olduğu yaklaşımını açığa çıkarıyor, erkek biseksüelliğinin standartlaştırılmaya çalışılması ve biseksüelliğin politik ve sosyal ortamlardan tecridi anlamına geliyor.”
Laboratuvarda Toplumsal Önyargı
Bu tür çalışmalar, penisin farklı erotik uyarıcılara tepki vermesinin cinselliğin varlığını onaylama potansiyeli taşıdığı varsayımıyla yapılıyor. Bu uygulama (penisteki kan akışı ölçümü) Kurt Freund isminde Çekoslavakyalı bir seksolog tarafından geliştirildi. Uygulama, onarım terapilerine olanak sağlamak, askerlerin cinselliklerini saptamak, pedofil arzuları test etmek ve cinsellikleri sebebiyle sığınma talebinde bulunan göçmenlerin beyanlarının doğruluğunu soruşturmak için kullanılıyor. Penisteki kan akışı ölçümü testinin geçerliliğine dair çok sayıda kaygı mevcut. Fakat net olan şey şu ki; uygulama, baskıcı iktidar sistemlerinin hizmetindeki bir teknoloji olarak kullanılıyor -onarım terapisindeki queerfobi ve göçmen politikalarındaki ırkçılık buna dair iki örnek.
Toplumsal önyargıların “bilimsel” olarak doğrulanmasına zemin hazırlayan penis ölçümünün araçsallaştırılması, Bailey’nin The Man Would Be Queen isimli transfobik kitabında yer alan bir pasajda görülebilir. Kitabında şöyle yazıyor: “Freund… laboratuvarda biseksüel erkeklerin yer aldığı bir alt kümenin asla bulunmadığını söylemiştir. Ellerindeki veriler daha az bilimsel olmasına rağmen geyler, Freund’un şüpheciliğini paylaşmıştır. Şöyle diyorlar: “Ya geysin ya hetero ya da yalan söylüyorsun.”
Bailey burada bifobik önyargısını gerekçelendirmek için bilimsel söylemi kullanıyor. Fakat sonrasında, çok benzer bir bilimsel metodu biseksüel erkeklerin yalan söylemediğini kanıtlamak için kullanması, çığır açıcı bilimsel bir buluşa değil metodun daha en başından işe yaramadığına işaret ediyor. Gel gör ki pek çok queer bunun zaten farkındaydı.
Cinselliği Homojenleştirmek
Bazı araştırmacılar farklı türlerde porno izleyen cis bir erkeğin penisinin şişkinliğini ölçmek adına arzu, çekim, aşk, kimlik gibi kavramları kullanmaktan kaçındığında, cinselliği nasıl algıladıklarına dair bir kavrayış ediniyoruz. Uyguladıkları yöntem, bilimsel bir düzende erekte olma halinin, bu düzenin dışındayken erekte olma haliyle tıpa tıp benzer olduğunu ve penisi olan erkeklerin kimlikleriyle örtüşen porno görüntüleri izlediklerinde istisnasız erekte olacağını varsayıyor.
Birisinin pornodan hoşlanmayabileceği, porno izleyicilerinin zevklerinin kişiye has olabileceği, beğenilen pornoda tasvir edilen rol veya bedenlerin film haricinde arzu edilmeyebileceği hesaba katılmıyor. Nasıl izlendiğine bağlı olarak pornonun bir dizi metinsel anlam ve zevk sunduğu akla gelmiyor. Porno izlemek, cinselliği ölçmek için temelden kusurlu bir “uyarıcı”dır. Ayrıca penisin erekte olmasının, uyarılmaya “kanıt” olarak algılanmasında bir problem var. Penisi olan ve BDSM pratiğinde bulunan ya da sekste pozisyonu sadece pasif olan herhangi biri bile penisi erekte değilken nasıl uyarıldığını anlatabilir. Demek ki araştırmacıların yaklaşımı, içerisinde bulundukları patriyarkal, queerfobik ve cisnormatif bilim geleneğinde cinselliğin nasıl sınırlı ve hayal dünyasından yoksun şekilde ele alındığını gösteriyor.
Queer Teoriyi Görmezden Gelmek
Penisteki kan akışı ölçümünün devam eden bir uygulama olması, sadece queer’lere ve arzu ve kimliklerimizi anlama biçimlerimize değil, aynı zamanda onlarca yıllık eleştirel teori, toplumsal cinsiyet çalışmaları ve queer çalışmalarına da yapılmış bir hakaret. Bu alanda önemli çalışmalara imza atmış olan Michel Foucault, Judith Butler, Lauren Berlant ve Paul Preciado’nun yazıları, cinselliğin tıbbi malzeme haline getirilmesine ilişkin güçlü eleştiriler sunuyor. Cinselliğin nasıl üretildiği, yönetildiği, standartlaştırıldığı, hastalık olarak görüldüğü, kolaylıkla anlaşılabilir ya da akla hayale gelmeyecek bir hâle getirildiğinin idrak edilmesinde hayati öneme sahip çalışmaları, penis ölçümünü savunan araştırmacılar büyük ihtimalle okumayacaklardır.
Penis ölçümü testi yapan bilimciler, bu işlemi onaylayan etik komiteler ve parasal destek sağlayan kurumlar, geliştirdiğimiz -dolayısıyla kendimizi geliştirdiğimiz- bilimsel araştırmalar konusunda ancak ve ancak cahil kalmayı seçtikleri sürece bunu yapmaya devam edebilirler. STEM** konularının sanat ve beşeri bilimler üzerinden orantısız olarak fonlandığı akademi şartlarında, beşeri bilimlerin değersizleştirilmesinin neden olduğu yıkımla yüzleşmeliyiz.
Temel Meseleler
Son çalışmanın açıklığa kavuşturduğu birtakım meseleler:
- Cinselliğin tıbbi malzeme haline getirilmesine karşı Queer’ler ve beşeri bilimler alanındaki uzmanlar tarafından gayet açık olarak dile getirilen argümanlara rağmen penisteki kan akışı ölçümleri yapılmaya devam ediliyor.
- Bazı biseksüel insanlar AIB‘nin yönetim kurulu başkanı ve makalenin yazarlarından biri olan John Sylla ile bu çalışmalarda suç ortaklığı yapıyor.
- Cinsel azınlıkların meşrulaştırılmasında “bilimsel ölçüt” diye kutsal sayılan maddi veri üretimi, insanları mantığa aykırı bir biçimde efsunluyor.
Biseksüeller bilgi üretimini yöneten hâkim kategorilere asla sığmadılar. Cinselliği Batı gözüyle ele alan kavramlar, bize bir şey ifade etmeyecek cisgender monoseksüel ikilik tarafından inşa ediliyor.
Bu baskıcı yapılarla itilaflaşarak meşruluk kazanmanın peşinde koşmaktansa, biseksüeller bu baskı teknolojilerini toptan reddetmeli.
Politika, hukuk, tıp, eğitim, kültür yoluyla monoseksüelliği normalleştiren toplumlarda bizler, gayrimeşru, riyâkar ve aşırı olarak adlandırılmaya devam edeceğiz. Bu baskıcı sistemlerle işbirliğine girmeyi kollamaktansa bunları aşıp geçecek esas potansiyelimizi harekete geçirmeliyiz. Gücümüz orada.
* King’s College London’da doktora yapıyor. Sinemada biseksüelliğin sınır aşımı üzerine çalışıyor.
** Bilim, teknoloji, mühendislik, matematik ve bu dört disipline değinen konular.
Bu yazı da ilginizi çekebilir: Bir TT Olayı: #BisexualMenExist