
Zeynab Peyghambarzadeh*
Bu yazı, Zeynab Peyghambarzadeh’in Biseksüel Görünürlük Günü çerçevesinde ILGA Europe’a yazdığı metnin çevirisidir.
Bu yaz, biseksüel aktivizmim için önemli bir zamandı. Türkiye’deki İranlı sığınmacılarla ilgili araştırmam için veri topladım. Neden İranlı biseksüel sığınmacıların görünmez kaldığı üzerine bazı İranlı LGBT sığınmacılarla olduğu kadar bazı Türkiyeli aktivistlerle de röportaj yaptım. Ayrıca İstanbul Onur Haftası süresince Bi+ buluşması ve atölye organize eden Umut sayesinde Türkiye’den bazı biseksüellerle tanıştım.
Türkiye’deki biseksüel hareketin büyümesinden etkilenirken oradaki LGBT topluluğu içindeki bifobiyle karşılaşmak kalp kırıcıydı. Yine de biseksüel görünürlüğünün Türkiye’deki İranlı sığınmacılara alan açabileceği umuduyla ülkeden ayrıldım.
İran’da uzun yıllar feminist aktivizm yapmamın ardından Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları alanında master yapmak için 2011 yılında İsveç’e taşındım. Yurtdışında yaşayan diğer pek çok İranlı LGBT’lerle benzer biçimde orada açılma fırsatını daha fazla buldum. Bunun sonucunda İranlı olan ve olmayan heteroseksüeller kadar gey ve lezbiyenler tarafından da bifobiye maruz bırakıldım.
Farsça dilinde bifobiye dair herhangi bir bilgi mevcut değildi. Bu yüzden başka bir İranlı queer feminist olan Soudeh Rad ile bu konuyu gündeme getirmeye başladık. Farsça dilinde biseksüelliğe dair ilk website (internet sitesi) olan Dojensgara’yı (Farsça’da biseksüel anlamına geliyor) kurduk ve sosyal medyada biseksüellik üzerine konuştuk. İranlı topluluk içinde biseksüelliğin görünür olmadığını öğrendim. Çünkü pek çok İranlı biseksüel olarak açılmak konusunda kendini güvende hissetmiyordu.
Cinsel kimlikleri açısından açık pek çok İranlı, LGB sığınmacı çünkü İran, hemcins cinsel eylemleri ölümle cezalandıran birkaç ülkeden biri. Bazıları yurtdışında açılmak konusunda güvendeyken diğerleri sosyal medya üzerinden açılmak konusunda kendini baskı altında hissediyor. Böylece sığınmacı statüsü kazanma şansının yükseleceğini düşünüyor. Fakat biseksüel sığınmacıların, gey ve lezbiyenlere göre sığınma statüsü kazanma şansı daha az olduğu için bazı biseksüel sığınmacılar yönelimini saklamak zorunda hissediyorlar, şanslarını artırmak için gey/lezbiyenmiş gibi davranıyorlar.
Biseksüel bir göçmen olarak İsveç’te sığınma hakkını destekleyen çeşitli etkinliklere katıldım. Bu sayede farklı ülkelerden cinsel yönelimleri sebebiyle sığınma hakkı arayan insanlarla tanıştım. Eşcinsel olarak sığınma hakkı arayan bazı insanların birden fazla cinsiyete olan ilgilerini gizlemeye çalıştığını öğrendim. Başka cinsiyetle olan önceki ilişkileri sebebiyle İsveç göçmen ofisi çalışanı tarafından queerliği sorgulanan queer’lerin hikayelerini de dinledim.
Bu konuda yapılmış çalışmaları okumaya başladım ve hem insan hakları raporlarında hem akademik çevrede biseksüel sığınmacıların tamamen görünmez kaldığı sonucuna ulaştım. Ayrıca Avrupa’da LGBT sığınmacılar üzerine yapılan seminer ve konferanslara katıldım. Fakat alandaki pek çok aktivistin biseksüelliği sildiğini fark ettim ve onlar, bir sığınmacının diğer bir cinsiyetle cinsel ya da romantik bir ilişki içindeyse ya da geçmişte böyle bir ilişki yaşamışsa hemcinsine ilgisi hakkında yalan söylediğini öne sürüyorlar.
Tanıştığım pek çok aktivist, bu ‘yalancıları’ dışlayarak LGBT sığınmacıların güvenliğini korumaya ihtiyaç duyuyorlar. Bu ‘sahte’ vakalar sığınma sürecindeki ‘hakiki’ vakaların şansını düşürebiliyor.
“biseksüel sığınmacıların, gey ve lezbiyenlere göre sığınma statüsü kazanma şansı daha az olduğu için bazı biseksüel sığınmacılar yönelimini saklamak zorunda hissediyorlar, şanslarını artırmak için gey/lezbiyenmiş gibi davranıyorlar.”
Medya, Batı Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerindeki gençlerin cinselliklerinin akışkanlıklarını kutlarken sığınmacılar eşcinsel ya da heteroseksüel olarak ikiye ayrılmış vaziyette. Bu ikiliği sorgulamaya ve aktivistlere, dünyadaki herhangi bir insan gibi sığınmacıların da birden fazla cinsiyete ilgi duyabileceğini hatırlatmaya karar verdim. 2016’daki 3. Avrupa Biseksüel Konferansı’nda, aynı yıl yapılan ILGA World’de biseksüelliğe dair ön konferansta ve 2017 yılında Birleşik Krallık’ta yapılan BiCon’da biseksüel aktivistler bu konuyla ilgilenmişken 2016’daki ILGA Europe ya da 2017’deki LGBT sığınmacılar üzerine yapılan COC Konferansı gibi genel LGBT konferanslarındaki katılımcılar bu konuya pek de ilgi göstermediler. Uluslararası örgütlerde maaşlı çalışan pek çok aktivistin bile ‘namonoseksüellik’ (birden fazla cinsiyete ilgi duymak) kavramına aşina olmadığını keşfettim.
Ve şu sonuca vardım ki; biseksüel sığınmacılar sadece sığınma vakası görevlilerinden korktukları için değil, ayrıca LGBT bireyleri arasında, İranlı olan ya da olmayan aktivistler arasında, benzer şekilde LGBT sığınmacıları desteklemesi gereken avukat ve tercümanlar arasında yaygın olan bifobiden ötürü de eşcinsellermiş gibi davranıyorlar.
2017 yılının Eylül ayında Türkiye’deki İranlı biseksüel sığınmacılar üzerine çalıştığım doktora tezim için Birleşik Krallık’a taşındım ve bu araştırmanın İranlı olan ya da olmayan LGBT aktivistler içindeki bifobiyi azaltmasını, Farsça konuşulan topluluklarda biseksüel görünürlüğünü artırmasını umuyorum. Brexit’in orta yerinde İranlı nişanlımla birlikte İran-İsveç vatandaşı olarak yaşamak bana, sürekli uluslararası politikaların her günümü nasıl kontrol edebileceğini, eşitlik için verdiğimiz küresel mücadelede birbirimizi ne kadar desteklememiz gerektiğini hatırlatıyor.
*Fransa merkezli feminist queer bir örgüt olan Spectrum’un yönetim kurulu üyesi, biseksüelliğe dair Farsça dilindeki ilk internet sitesi olan Dojensgara’nın editörlerinden.
Bu yazı da ilginizi çekebilir: Kesişimsellik ve kapsayıcılıkla ilgili bir mesele