
Joel Lucyszyn
Bu yazı, Biphobia isn’t just an idea. It is killing people başlıklı metnin çevirisidir.
İçerik Uyarısı: cinsel saldırı, ruh hastalıkları, intihar ve uyuşturucu kullanımı bahsi
Bu son köşe yazısında, bifobi ve yaşamı tehdit eden davranışların oldukça gerçek kesişimi hakkında konuşmak istiyorum. Köşe yazısı serisi boyunca, pek çok temel bifobik yanlış kanının izini, kökeninden başlayıp biseksüellerin üzerindeki güncel etkilerine kadar sürmeye çabaladım. Biseksüellerin her gün karşılaştığı baskılarda bu farklı faktörlerin hepsinin payı var; bilhassa iki ana istatistiksel korkunçluk ön plana çıkıyor: biseksüel kadınların maruz bırakıldığı cinsel şiddet seviyeleri ve bunlarla ilintili olarak biseksüellerin yaşadığı ruh hastalıkları, aşırı madde kullanımı ve intihar oranları.
2016 yılına ait Ulusal Düzeyde Partner Şiddeti ve Cinsel Şiddet Araştırması, görüşülen bi(seksüel) kadınların neredeyse yarısının hayatlarının bir döneminde tecavüze maruz bırakıldığını raporladı. Yaklaşık olarak biseksüel kadınların cinsel saldırıya maruz bırakılma olasılığı, heteroseksüel kadınlara oranla %32, lezbiyen kadınlara oranla %29 daha yüksek. Biseksüel kadınların maruz bırakıldığı orantısız cinsel şiddet seviyeleri, LGBT+ topluluğundaki etkili destek ağlarının da yokluğuyla birlikte, biseksüel kadınların cinsel saldırının daha fazla olumsuz sonuçlarıyla karşı karşıya kaldığını gösteren yeni bir araştırmayla daha da vahim bir tabloya sahip.
“Biseksüeller diğer cinsel yönelimlere kıyasla oldukça ciddi ruh sağlığı sorunlarından muzdarip”
Bu bulguları, kuir camiada ruh hastalıklarına ilişkin bir başka şaşırtıcı ve az temsil edilen olguya bağlamak güç değil. Cambridge’de, kuir camiadaki ruh sağlığı krizlerini etkili ve üretken bir biçimde irdeleyen birçok etkinliğe katıldım; ancak bugüne kadar bir kişinin dâhi biseksüellik ve ruh sağlığı arasında var olan büyük ölçüdeki kesişime değindiğini duymadım. Biseksüeller, diğer cinsel yönelimlere kıyasla kaygı, depresyon ve intihar dahil olmak üzere oldukça ciddi ruh sağlığı sorunlarından muzdarip. Bununla birlikte -ve kaçınılmaz biçimde ilintili olarak- biseksüeller, bilhassa genç biseksüel erkeklerde mühim seviyede daha yüksek madde kullanımı oranları mevcut.
Biseksüellerin cinsel şiddete maruz bırakılma, ruh hastalıklarıyla yaşama ve intihara meyillilik oranlarının mühim derecede daha yüksek olduğunu bizlere tekrar tekrar gösteren çalışmalar varken, neden insanlar hâlâ çok sessiz? Tam olarak bu kötü sonuçlarla karşılaşmamızla aynı sebeplerden ötürü: sistematik bifobi. Dr. Nicole Johnson, biseksüel kadınların maruz bırakıldığı cinsel şiddetin yüksek oranlarını, biseksüel kadınların aşırı cinselleştirilmesine, bifobik tacizlere ve aşırı uyuşturucu ve alkol kullanımına bağlıyor. Biseksüel kadınlar sıklıkla, bilhassa erkek bakışıyla hiperseksüel bir eylem olarak kadın biseksüelliğini aşağılayan heteroseksüel erkekler tarafından fetişize ediliyor. Bu durum, biseksüel kadınların cinselliklerini erkekler için icra eder şeklinde görüldüğü ‘performatif biseksüellik’e ilişkin anlatılarda rol oynuyor- insanlar sıklıkla biseksüelliği üstü kapalı olarak erkeklerin dikkatini çekmeye çalışan bir yönelim olarak gördüklerinden bu durum, mağdur suçlayıcılık gibi diğer nahoş tutumlara ön ayak oluyor. Bilhassa bu sebeplerden ve köşe yazısı serisi boyunca odaklandığım çok ve çeşitli bifobik düşünce hatlarından ötürü, biseksüel kadınlara karşı şiddet tehdidi, lezbiyenler ve heteroseksüel kadınlara yapılana oranla çok daha yüksek.
Cinsel şiddet, ruh hastalıkları ve aşırı madde kullanımı arasındaki kesişim bariz. Çalışmaların gösterdiği gibi, kuir ve heteroseksüellerden gelen şiddet ve dışlanma tehditlerinden ötürü Birleşik Devletler’deki biseksüel erkeklerin yalnızca %12’sinin açık kimlikli olduğu ve biseksüel kadınların kimliklerinin sürekli olarak küçümsendiği, silindiği ve aşırı cinselleştirildiği bir dünyada, biseksüellerin üzerine bindirilen yük şiddetli ve zarar verici. Bu düşünce kalıpları -kötü zamanlamalı ya da cahilce bir şaka olsa bile- bifobik yorumlarda varlığını sürdürüyor ve çoğalıyor; dolayısıyla bifobi kültürünü teşvik etmenin biseksüellerin ruh sağlığı ve bedenleri üzerinde oldukça gerçek bir tehdit oluşturduğunu her zamankinden çok kabullenmek gerekiyor.
Dr. Johnson’ın belirttiği üzere:
“Yakın ilişkiler içerisinde biseksüel kadınlara karşı cinsel şiddet, biseksüel kadınlara yönelik güvensizlik, kıskançlık ve ilişki içerisindeki eşitsiz güç dinamikleri ve düşmanlığa bağlı diğer duygular ve/veya algıların oluşturduğu toplumsal kurgulardan kaynaklı olabilir.”
Bifobinin yol açtığı somut tehditler, kötüleşen ruh sağlığı, silinme ve tecrit, cinsel şiddet ve intiharı içerebilir. Belirtilen istatistikler, kuir camia içerisinde meydana gelen, görmezden gelinen ve kasten halı altına süpürülen bir salgının göstergesi. Akademisyenler ve araştırmacıların faydalı ve hayati önem taşıyan çalışmaları, her zamankinden çok bifobiye bütün tecellileriyle beraber meydan okumaya olan ihtiyacı ortaya çıkarıyor; fakat biseksüel akademisyenler ve aktivistleri baskılayan bifobik kurumları eleştirmek başta olmak üzere daha yapılacak çok iş var. Biseksüellik her zaman buradaydı ve zenginleşti, fakat daima karalandı ve silindi. Biseksüellerin karşı karşıya kaldığı paradoksal tehdit -aleni cinsel şiddet ve tacizin hedefiyken silinmek, görünmez kılınmak- nahoş ve yaşama zarar veren bir önyargı biçimi. Eğer bu köşe yazısı serisi bifobiye meydan okuyacak bilgiler sunabildiyse, her şeye değdi demektir.
Çeviri: Nihansu Aydemir
(NA/UE)
Bu yazı da ilginizi çekebilir: Bi+’ların Sağlığı Önemlidir